top of page
  • teknikemek2020

15-16 Haziran Ruhuyla Sınıfın Yolundan Yürüyerek Ortak Mücadeleye!

Türkiye işçi sınıfı tarihinde 15-16 Haziran Direnişi çok önemli bir yere sahiptir. Bu direniş işçi sınıfın örgütüne sahip çıktığı önemli direnişlerden biridir. 1967 yılında DİSK’in kurulması ve sonrasında artan grev ve direnişler burjuvazi için acil önlem alınması gereken bir duruma işaret ediyordu. Bu nedenle harekete geçen burjuva partiler CHP ve AP (her konuda düşman ama sınıf meselesinde dost iki parti) 274 sayısı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu'nda değişiklik yapılması için hazırladıkları taslakları komisyonda birleştirilerek tek taslak haline getirildi ve meclise sevk ettiler. Taslak 4 ret, 230 kabul oyu ile meclisten geçti. O günlerde de bugün olduğu gibi bu yasaların değiştirilmesi ile ilgili olarak ne işçilere ne de sendikalara fikirleri sorulma ihtiyacı duyulmamıştı. Zaten Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk’ün “Çok yakında DİSK’in çanına ot tıkayacağız” sözleri yasa değişikliği ile amaçlanan gerçeği de ortaya koyuyordu.


DISK üyesi işçiler bu yasanın önce örgütlenme hakkını devamında da işçilerin kazanılmış haklarını gaspı amaçladığını biliyorlardı ve mücadelede kararlıydılar. İşyerlerinde Anayasal Direniş Komiteleri adı verilen komiteler kurdular. Yasanın mecliste kabulünden sonra yani 15 Haziran’da eylemler başladı. Önce İstanbul ve Kocaeli’de işi durduran işçiler daha sonra onbinler ile yürüyüşe geçti. Fabrikalardan çıkan ve birleşerek büyüyen kitleyi dağıtmak için devlet polis ve jandarma ile barikatlar kurmuş, birleşmemeleri için vapur seferleri iptal edilmiş ancak işçi sınıfının öfkeli coşkun seli durdurulamamıştır. (AKP’nin 1 Mayıs gelince tüm ulaşım olanaklarını kısıtlamasının benzerliği de dikkat çekici. ) 16 Haziran geldiğinde direniş İzmir ve Ankara’da da büyümüş ve artık Disk yönetiminin değil fabrikalardaki işçi önderlerinin kontrolünde ilerlemeye devam etmişti. DİSK Genel Sekreteri Kemal Sülker’in “Girişilen tahripkar eylemlerle ilgimiz olmadığını İçişleri Bakanı’na söyledik ve kesinlikle bu tahripkar olayları tasvip etmediğimizi bildirdik. Ayrıca işçilere de radyoda bir uyarma yaparak kötü cereyanlara alet olmamalarını istedik.” sözleri tarihe geçmiştir.


Direnişin ardından Kocaeli ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan edildi, sanayi havzalarına askeri birlikler yerleştirildi. Binlerce işçinin işten atıldığı, gözaltına alındığı direnişinin ardından Cumhurbaşkanı yasayı ancak 6 Ağustosta imzalamış ancak bu süre içinde de baskılara rağmen birçok fabrikada iş durdurma eylemleri devam etmiştir. Yasanın onaylanması ardından Türkiye İşçi Partisi harekete geçmiş ve direnişle birlikte tavrı değişen CHP ile birlikte anayasa mahkemesine başvurmuş ve mahkeme kararı ile yasa değişikliği iptal edilmişti. Burjuvazi işçi sınıfının örgütlenmesini engellemek için 12 Eylül darbesine kadar beklemek zorunda kalmıştır.

15-16 Haziran Direnişi üzerinden 50 yıl geçti ve gerek sendikal örgütlenme gerekse diğer toplumsal örgütlenmelere karşı defalarca çeşitli saldırılar gerçekleşti. Ancak geldiğimiz günde AKP bu saldırı planlarını daha geniş bir alana yaydı. Gerek sendikal örgütlenmeye karşı polisiye tedbirler ile işçilerin örgütlenmeleri önüne geçmeye çalışmakta gerekse yandaş sendikalarına zorla üye transferi ile sendikaları işlevsizleştirmeye çalışmaktadır. Salgın döneminde ise çalışmanın serbest eylem yapmanın yasak olduğu günleri yaşıyoruz. Salgına karşı sağlığını korumaya çalışan işçilerin sesini duyurmaya çalışan sendikacılara dönük gözaltı ve baskılar da işin diğer bir yüzü.

AKP iktidarı işi sadece işçi sendikaları ile de sınırlı tutmamaktadır. Bugün hedefinde ele geçiremediği TMMOB ve Barolar başta olmak üzere tüm meslek örgütleri de var. Bu sefer meslek örgütlerinin kanunu “canlarına ot tıkamak” üzere seçim sistemleri başta olmak üzere etkisiz ve yetkisiz örgütler yapmak için değiştirilmek isteniyor. Adeta meslek örgütlerinin herhangi bir konuda açıklama yapmasının yasaklanacağı bir yasa gündeme getiriliyor ve bu yasa ile özünde sermayenin çıkarlarını koruyan AKP politikalarının eleştirilmemesi, kamu çıkarına aykırı projelerin engellenmemesi için hazırlanıyor. Geçmişte olduğu gibi sermaye örgütü partiler bugün de aynı yolu yürümektedir.


Çözüm ise emekten haktan yana olanların 15-16 Haziran ruhuyla sınıfın yolundan yürüyerek güçlerini birleştirerek ortak mücadeleden geçecektir.


Emek Hareketinden Mühendis Mimar ve Şehir Plancıları olarak, başta TMMOB, TBB, TTB olmak üzere tüm meslek örgütlerinin AKP gericiliğinin saldırılarına karşı ortak bir mücadele çağrısı yapması için harekete geçmeye çağırıyoruz. Her an meclis gündemine gelebilecek bu yasa değişikliği karşısında başta büyükşehirler olmak üzere ranttan değil halktan yana olan demokrasi güçleri ile ortak mücadele platformları kurup birlikte mücadele etme zemini yaratmalıyız. Odalara yapılması düşünülen saldırıları demokrasi güçlerinin birlikte mücadelesi ile püskürtebiliriz.


Haziran 2020

EMEK HAREKETİNDEN

MÜHENDİS MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI

1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page